-
1 ölümle burun buruna gelmek
смотре́ть сме́рти в глаза́ -
2 ölüm
смерть (ж)* * *ölüm alâmetleri — при́знаки сме́рти
ölüm haberi — изве́стие о сме́рти
ölüm hâlinde olmak — быть при́ смерти
ölüm hücresi — ка́мера сме́ртников
ölüm hükmü — сме́ртный пригово́р
ölüm seçmek — се́ять смерть
••- ölüm Allahın emri bu işi yapacağım
- ölüm var dirim var
- ölümle burun buruna gelmek
- ölümü göze almak
- ölümüne susamak
- ölüme koşmak
- ölüm tehlikesi
- ölüm teri dökmek
См. также в других словарях:
ölümle burun buruna gelmek — ölümle sonuçlanabilecek çok büyük bir tehlike ile karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azraille burun buruna gelmek — ölümle karşı karşıya gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölüm — is. 1) Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var. Y. Z. Ortaç 2) Ölme biçimi Yanarak ölümü, feciydi … Çağatay Osmanlı Sözlük